Operasyonel teknolojiler ve siber güvenlik, dijitalleşmenin üretim, enerji, ulaştırma ve kritik altyapı sistemleri üzerindeki etkisiyle birlikte yepyeni bir döneme giriş yaptı. Artık yalnızca bilgi teknolojileri (IT) değil; fabrika otomasyon sistemleri, endüstriyel kontrol sistemleri, enerji dağıtım ağları, SCADA güvenliği ve daha birçok OT altyapısı, doğrudan siber saldırıların hedefinde. Bu dönüşüm yalnızca teknolojik bir değişim değil, aynı zamanda kurumların operasyonel teknolojiler güvenliği ve kritik altyapı güvenliği stratejilerinde köklü bir yeniden yapılanmayı zorunlu kılıyor.
Endüstri 4.0 ve Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi gelişmeler, OT sistemlerinin dijitalleşmesini hızlandırdı. Ancak bu dijitalleşme, operasyonel teknolojilerin siber güvenliği açısından daha önce hiç karşılaşılmamış karmaşık ve sürekli evrilen endüstriyel siber tehditlerle yüzleşilmesine neden oldu. Bu nedenle geleneksel IT güvenlik yaklaşımları, artık OT güvenliği için yeterli değil. OT sistemlerindeki her bir sensör, denetleyici (PLC) ya da HMI terminali, potansiyel bir siber saldırı vektörüne dönüşebilir.
Operasyonel teknolojilerin siber güvenliği, yalnızca dijital verileri değil; aynı zamanda fiziksel sistemleri, süreç güvenliğini ve insan hayatını da koruma altına almayı hedefler. Zira bir enerji santraline yapılan başarılı bir saldırı, yalnızca sistem verilerini etkilemez; geniş çaplı elektrik kesintileri, üretim duruşları ve hatta insan hayatını riske atabilecek kazalarla sonuçlanabilir.
Yeni dönemde başarılı bir OT güvenliği yaklaşımı:
National Keep olarak, endüstriyel altyapıların bu dönüşüm sürecinde yanında yer alıyor; operasyonel teknolojiler, OT sistemleri ve tüm siber güvenlik katmanlarının güvenliğini sağlamaya yönelik yerli ve global ölçekte en iyi uygulamaları hayata geçiriyoruz.
Operasyonel teknolojiler (OT) ve bilgi teknolojileri (IT), siber güvenlik açısından aynı çatı altında gibi görünse de aslında oldukça farklı önceliklere, mimarilere ve risk yönetimi anlayışlarına sahiptir. Bu farkları doğru analiz etmek, özellikle endüstriyel altyapıların dijital dönüşüm sürecinde ve OT güvenliği stratejilerinin oluşturulmasında büyük önem taşır.
IT sistemlerinde siber güvenlik yaklaşımı büyük oranda gizlilik, bütünlük ve erişilebilirlik ilkeleri etrafında şekillenir. Yani verilerin dışarıya sızmaması, doğru kalması ve ihtiyaç anında ulaşılabilir olması önceliklidir. Ancak operasyonel teknolojilerde bu öncelikler farklılık gösterir. Burada en kritik unsurlar, sistemin sürekliliği, fiziksel güvenlik ve güvenilir çalışmadır. Çünkü OT sistemleri, doğrudan fiziksel süreçleri kontrol eder; bu sistemlerde yaşanacak herhangi bir kesinti ya da siber saldırı, yalnızca veri kaybına değil, üretim durmasına, maddi kayıplara ve insan güvenliğini tehdit eden sonuçlara yol açabilir.
Bununla birlikte IT altyapıları, yazılım ve donanım açısından belirli aralıklarla güncellenirken, operasyonel teknoloji altyapısı çoğu zaman 10 ila 20 yıl boyunca sürekli çalışır. OT sistemlerinin güncellenmesi, üretimin aksamasına neden olabileceğinden yüksek maliyet riski doğurur. Bu nedenle operasyonel teknolojilerde yama ve güncelleme yönetimi daha karmaşık ve stratejik planlama gerektirir.
Teknik altyapılar arasında da önemli farklar bulunmaktadır. IT sistemleri, TCP/IP gibi standart ağ protokolleri kullanırken, OT sistemleri ise Modbus, Profibus, DNP3 gibi özel endüstriyel protokollerle çalışır. Ancak bu endüstriyel iletişim protokolleri, çoğunlukla siber güvenlik gözetilmeden geliştirildiği için, operasyonel teknolojileri dış tehditlere karşı daha savunmasız hâle getirir.
İnsan kaynağı ve güvenlik farkındalığı açısından da önemli ayrımlar vardır. IT uzmanları, siber tehditlere karşı eğitimli ve deneyimlidir. Ancak OT ekipleri, daha çok operasyonel süreçlere ve mühendislik uygulamalarına odaklıdır. Bu da OT siber güvenliği farkındalığını IT tarafına göre daha düşük seviyede bırakır ve operasyonel güvenlik risklerinin doğru şekilde yönetilmesini zorlaştırır.
Ayrıca güvenlik izleme ve müdahale yaklaşımları da farklıdır. IT güvenliği kapsamında antivirüs, IDS/IPS ve SIEM çözümleri yaygın olarak kullanılırken, OT güvenliği tarafında daha pasif ve dikkatli çözümler gereklidir. Çünkü aktif müdahaleler operasyonel sistemleri doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle OT sistemleri genellikle anomali tespiti, davranışsal analiz ve pasif izleme teknikleriyle korunur.
Sonuç olarak, IT ve OT sistemleri, her ne kadar aynı dijital ekosistemin birer parçası gibi görünse de siber güvenlik yaklaşımları açısından iki ayrı dünya sunar. National Keep olarak, bu iki sistemi entegre şekilde ele alarak, kurumların dijital altyapıları, kritik OT sistemleri ve operasyonel teknoloji güvenliği için bütüncül ve sürdürülebilir siber güvenlik çözümleri sunmaya odaklanıyoruz.
Endüstriyel kontrol sistemleri (ICS), modern üretim hatları, enerji santralleri, su arıtma tesisleri ve diğer kritik altyapı bileşenlerinin dijital yönetimini sağlayan temel operasyonel teknolojiler arasında yer alır. Bu sistemler, fiziksel süreçleri dijital olarak izleyip kontrol eder. Bu nedenle, endüstriyel kontrol sistemleri, yalnızca dijital verilerin değil, aynı zamanda kamu güvenliği, çevre ve ekonomik sürdürülebilirliğin korunmasında da kritik rol oynar. Ancak ICS güvenliği, geleneksel IT sistemlerine göre daha farklı ve ciddi siber güvenlik risklerini içerir.
Endüstriyel sistemler, uzun süre boyunca aktif kalan, göreve özel geliştirilmiş OT sistemleridir. Bu sistemlerin yazılım güncellemeleri genellikle üretimi kesintiye uğratabileceği için ertelenir ve bu da ICS güvenliği açısından ciddi zafiyetler doğurur. Sonuç olarak, bu zafiyetler siber saldırılar için açık kapı hâline gelir. Tarihe geçmiş örnekler olan Stuxnet, Triton ve Industroyer gibi gelişmiş ICS saldırıları, endüstriyel kontrol sistemlerinin ne kadar savunmasız olabileceğini gözler önüne sermiştir.
ICS altyapısında siber güvenlik, sistemlerin kesintisiz ve güvenli şekilde çalışmasını sağlama hedefiyle yürütülür. Ancak geleneksel IT güvenliği bu yapıya doğrudan uygulanamaz. Endüstriyel kontrol sistemleri, sıklıkla Modbus, DNP3 ve IEC 60870-5-104 gibi güvenliksiz endüstriyel protokoller kullanır. Bu da OT sistemlerini dış müdahalelere karşı daha hassas hale getirir. ICS güvenliği, bu zayıf noktaları tespit ederek uygun siber güvenlik çözümleriyle güçlendirilmelidir.
Bu kapsamda önerilen önlemler şunlardır: ağ segmentasyonu ile OT ve IT sistemlerini ayırmak, yetkisiz erişimleri engellemek, pasif izleme ile anormal trafik davranışlarını analiz etmek, davranışsal analiz teknikleri kullanmak. Yedekleme, fiziksel güvenlik ve kriz planları da ICS güvenliği stratejisinin ayrılmaz parçalarıdır.
Uluslararası düzeyde tanınan endüstriyel siber güvenlik standartları (NIST SP 800-82, IEC 62443 gibi), endüstriyel kontrol sistemlerinin korunması için teknik ve yasal zemini sağlar. National Keep olarak biz, bu standartlarla uyumlu şekilde ICS sistemlerine özel güvenlik analizleri yapıyor ve kurumların ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş OT güvenliği çözümleri sunuyoruz.
Unutulmamalıdır ki, endüstriyel kontrol sistemlerinin siber güvenliği, teknik bir gereklilikten çok daha fazlasıdır; bu, bir işletmenin itibarı, sürekliliği ve insan güvenliği için stratejik önceliktir.
Operasyonel teknolojiler (OT), fiziksel dünyayı dijital sistemlerle yöneten altyapılar oldukları için, siber güvenlik açısından yalnızca dijital varlıkları değil; üretim süreçlerini, çevreyi ve insan hayatını da etkileyebilecek ciddi riskler barındırır. OT sistemlerine yönelik tehditler hem karmaşık teknik saldırılardan hem de basit operasyonel zafiyetlerden kaynaklanabilir. Bu tehditleri anlamak ve sınıflandırmak, etkili bir OT güvenliği stratejisinin temelini oluşturur.
En yaygın endüstriyel siber tehditlerden biri, kötü niyetli yazılımlar aracılığıyla gerçekleşen sabotaj girişimleridir. Stuxnet bu tür saldırılara dair en bilinen örneklerden biridir. Fiziksel bir endüstriyel altyapıyı hedef alan bu zararlı yazılım, İran’daki nükleer santrallerdeki santrifüjleri tahrip edecek şekilde programlanmıştı. Bu saldırı, operasyonel teknolojilere yönelik tehditlerin gerçek dünya etkilerinin ne kadar büyük olabileceğini tüm dünyaya gösterdi.
Bir diğer ciddi tehdit türü, fidye yazılımlarıdır (ransomware). Özellikle üretim yapan tesisler, enerji dağıtım merkezleri ve sağlık altyapıları gibi kritik altyapılar, bu tür saldırılar için cazip hedeflerdir. Bu saldırılarda OT sistemleri kilitlenir, operasyon durur ve saldırganlar fidye talep eder. 2021 yılında gerçekleşen Colonial Pipeline saldırısı, siber güvenlik önlemleri alınmayan bir OT altyapısının nasıl devre dışı bırakılabileceğini ve bunun ulusal ölçekte nasıl sonuçlara yol açabileceğini net biçimde ortaya koydu.
Birçok OT sistemi hâlâ eski yazılım sürümleriyle çalışmakta ve güncelleme yapılamayan altyapılar kritik zafiyetler taşımaktadır. Saldırganlar, bu tür açık noktaları hedef alarak sistem kontrolünü ele geçirebilir. Ayrıca, pek çok operasyonel teknoloji cihazı varsayılan şifrelerle çalışmakta ya da hiç kimlik doğrulama içermemektedir. Bu durum, OT güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturarak sistemin dış saldırılara karşı savunmasız kalmasına neden olur.
Bunlara ek olarak insan hatası, OT altyapısı için önemli bir risk faktörüdür. Eğitim eksikliği, güvenlik prosedürlerine uyulmaması, yanlış yapılandırmalar veya zararlı yazılımların farkında olmadan sisteme dahil edilmesi, iç tehditlerin temel nedenleri arasındadır.
Son olarak, uzaktan erişim araçları ve tedarik zinciri saldırıları, günümüzde endüstriyel siber güvenlik açısından yükselen tehditlerdendir. Pandemiyle birlikte artan uzaktan erişim ihtiyaçları, OT sistemleri için yeni zayıf noktalar oluşturmuştur. Saldırganlar bu bağlantıları kullanarak kritik altyapılara sızma fırsatı yakalayabiliyor.
National Keep olarak biz, operasyonel teknolojilere yönelik bu tehditleri hem teknik hem de operasyonel düzeyde analiz ediyor, kurumlara özel siber güvenlik çözümleri sunuyoruz. OT güvenliği, tehdit istihbaratı, davranışsal analiz, ağ segmentasyonu, şifre yönetimi ve sürekli izleme gibi pek çok katmandan oluşmalıdır. Bu sayede endüstriyel altyapılar, daha dirençli ve sürdürülebilir hâle getirilebilir.
Unutulmamalıdır ki, operasyonel teknolojiler yalnızca fiziksel süreçleri yöneten sistemler değil; aynı zamanda ulusal güvenliğin, ekonomik sürekliliğin ve kamu hizmetlerinin temel taşıdır. Bu nedenle siber güvenlik, her ölçekteki OT sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
IT ve OT sistemleri arasındaki siber güvenlik farklarını doğru anlamak, endüstriyel kontrol sistemlerini etkin biçimde korumak ve karşı karşıya kalınan OT tehditlerini önceden tespit edebilmek; günümüz kurumları için bir tercih değil, hayati öneme sahip stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir. Özellikle enerji, üretim, ulaştırma ve diğer kritik altyapı sektörlerinde faaliyet gösteren kuruluşların, operasyonel teknolojilere ve OT sistemleri güvenliğine yatırım yapmaları hem operasyonel süreklilik hem de kurumsal itibar açısından kritik önem taşır.
National Keep olarak, OT güvenliği alanında hem teknik danışmanlık hem de uygulamaya dönük kapsamlı çözümler sunuyoruz. Operasyonel sistemlerin tümünü analiz ediyor, mevcut zafiyetleri detaylı biçimde tespit ediyor ve endüstri standartlarına uygun, sürdürülebilir siber güvenlik katmanları ile sistemlerinizi donatıyoruz. Eğer siz de operasyonel teknolojiler altyapınızı, dijital tehditlere karşı daha dayanıklı hale getirmek, riskleri minimize etmek ve OT siber güvenliği seviyenizi yükseltmek istiyorsanız, detaylı bilgi için Operasyonel Teknolojiler sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.